NE NÜKLEER NE KÖMÜR NE DE ALDATMA

Posts tagged ‘Osmaniye ili’

OSMANİYE 2010, BELEDİYE BAŞKANLARI VE KAÇIRILMIŞ FIRSATLAR

OSMANİYE, YENİ BELEDİYE BİNASI VE ARTIK FIRSAT KAÇIRILMASIN -2

OSMANİYE 2010, BELEDİYE BAŞKANLARI VE KAÇIRILMIŞ FIRSATLAR

(Not: Resim ve tabloların üzerine iki kez tıklandığında netleşir. Yazı dizisinin birinci bölümü için: https://umursuz54.wordpress.com/2012/12/27/osmaniye-ve-ben/  , üçüncü bölümünü okumak için https://umursuz54.wordpress.com/2012/12/27/osmaniye-belediyesinin-sagliga-ve-cevreye-duyarli-yeni-yesil-binasi-1/adreslerini tıklayınız)

Umur Gürsoy

Osmaniye 2010

CNBC-e Business Dergisi pekçok küçük ilimiz gibi, Osmaniye‘ye de bir adet geliyor(du) ve muhtemelen satılmadan iade oluyor(du).  Dergi’nin, dört yıldır (2008, 2009, 2010 ve 2011) “81 Şehir Yaşam Kalitesi Araştırması” yaptığını geçen yıl aldığım Eylül 2011 tarihli 59. sayısından öğrenmiştim (1).  Bu yıl (2012) araştırma henüz yayınlanmadı (henüz yapılmadığı ya da dergi artık yayınlanmadığı için).

Araştırma, 81 ilin valiliklerine gönderilen anket yanıtlarından elde edilen verilerle birlikte bir önceki yılın pek çok resmi istatistik verisinden yararlanarak yapılıyormuş. 2008 verileriyle ve 28 ölçüte göre yapılan 2009 araştırmasında Osmaniye, spor alt yapısı ile öne çıkmış ve genel sıralamada 81 il arasında 59. İl olmuş (2). Sonraki iki yıl araştırma ölçütleri 34’e çıkarılarak (bkz. Tablo: 1) yeni sınıflandırma ölçekleri konulunca ilimiz 2010 araştırmasında 64’üncülüğe gerilemiş. 2011 araştırmasında da bir basamak iyileşerek 63. gelmiş.

İllerin suç istatistikleri TÜİK tarafından 2004 yılından beri yayınlanmadığı için, suç istatistikleri önce Emniyet Genel Müdürlüğü’nden istenmiş, ama olumlu sonuç verilmeyince il valiliklerine kentte o yıl işlenen toplam suç sayısının da bulunduğu 17 soruluk bir form yollanmış. 2009 yılında 77 ilin valisi bu formu eksiksiz yanıtlamış. Osmaniye valiliği; Edirne, Yozgat ve Kayseri valiliği ile birlikte, “il genelinde işlenen toplam suç (işlenen asayiş suçu) sayısı”nın açıklanmasını istemeyen 4 ilden biri olmuş (3).

“81 Şehir Yaşam Kalitesi-2011” araştırmasında da, valisi emniyetçi kökenli olan Osmaniye’den başka, 2010 yılı suç oranlarının açıklanmasını (hâlâ) istemeyen (suç oranlarından korkan) 5 il daha var: Aksaray, Edirne, Sivas, Niğde ve Hakkâri. Bu nedenle Osmaniye, derginin toplam 12,5 puanlık güvenlik notunu oluşturan iki sorudan “kentte o yıl işlediği suçtan dolayı cezaevine giren hükümlü sayısının nüfusa oranlanması”yla bulunan 7,5 puanlık  “asayiş suçu oranı” sorusundan sıfır çekiyor ve ikinci soru olan “deprem riski” sorusundan da “en riskli bölge” olması nedeniyle 5 tam puan alarak; en güvenli iller sıralamasında 78’inci, yani Türkiye’nin en güvensiz 4. ili olmuş oluyor.

Bu noktada iyilikten maraza doğuyor ve affedilmeyen vergilerimizle, ücretsiz askerlik görevi vb yaparak koruduğumuz ve valilerinin, emniyet müdür ve emniyet teşkilatının maaşlarını ödediğimiz devletin yurttaşları olarak biz, ilimizin asayiş durumu iyiye mi gidiyor kötüye mi; valilerimiz, emniyet müdürlerimiz, jandarma teşkilatımız iyi mi çalışmış; kötü mü çalışmış bilemiyoruz. Suç oranlarını azaltılmanın, sorunu kaynağında çözmenin yolu olan analizler için çok gerekli olan suç çeşitlerini; suçluların yaşa, cinse ve ilçelere v.b. dağılımını bu nedenle bilemiyoruz.

Biraz daha ayrıntıya girersek 2011 araştırmasına göre ilimizin kişi başına düşen yatırımın en düşük il olduğu, işsizlik oranı en yüksek 7. İl olduğu; kişi başına düşen banka mevduatının en düşük olduğu 14. İl olduğu anlaşılmış. Osmaniye, nüfusuna oranla otomobil sayısı en fazla 22. İl olmasına rağmen Türkiye’nin en iyi 9. trafiğine sahip şehir olmasını ben iki şeyle açıklıyorum: Eskiden at arabalarına şimdi bisiklet ve motorsikletlere çarpmamak için otomobil şoförleri dikkatli gidiyor ve kişi başına düşen gelir azlığı nedeniyle kendi var, benzini yok arabalar trafiğe pek çıkarılmıyor.

Ankara’nın sınıf birincisi olduğu iller arası yaşam kalitesi dersimizde yüz puanı 81, sınıf geçme notumuzu 40,5’tan 41 olarak kabul edersek; 41. olan Erzurum ve 40. olan Bursa ile aramızda genel sıralamada 22, güvenlikte 37; kültür ve sanatta 32, eğitimde 21; ekonomide 19, sağlıkta 16; en iyi sıralamayı aldığımız kent yaşamında ise 7 basamak var. Sonrasını, Dergi’nin 2011 araştırmasından, Osmaniye’yi, üniversitesi olan ve nüfusu ilimizinkine benzer illerle karşılaştırarak değerlendirelim (bkz. Tablo: 1)(1):

Araştırmadan Faydalı Başlıklar (1):

Zenginlik: 2011 araştırmasına göre Osmaniye, kişi başına 1320 TL’lık mevduatıyla Türkiye toplam mevduatının binde birine sahip. 7 yetişkinden birinin arabası, 5 kişiden birinin evi var. Osmaniyeli yılda kişi başına 372 TL vergi ödüyor; evinde yılda 395 kWsaat elektrik tüketiyormuş.

İş ve Yatırım: İşsizlik oranı %14,4, istihdam (işli olma) oranı % 39,8 imiş. Kişi başına düşen kamu yatırımı 72 TL. Araştırmada genel sıralamada birinci olan Ankara’da bu miktar 283 TL (3,9 kat); 41. sıradaki Erzurum’da ise 439 TL(6,1 kat).

oSMANİYE KAÇINCI SIRADA TABLO 1

Alışveriş: Araştırmanın yapıldığı 2011 Eylül ayında valilik karşısındaki ağaç müzesindeki (arberatoryum) 40 yıllık çam ağaçları büyük ölçüde duruyordu ve şanlı alışveriş merkezimiz henüz valiliğe yan bakmadığı için AVM’miz yoktu.

Konaklama: O tarihlerde ve bugün pek tabii 5 yıldızlı otelimiz yok(tu). 5. yıldızı kumarhaneye verildiğine göre yakın gelecekte olması da olası gözükmüyor.

Eğitim Düzeyi: (Ne) Okur-(ne) yazar oranı % 89 olan ilimizde 12 yetişkinden birisi üniversite mezunu imiş.

Kültür ve Sanat: 2010 yılında kentimizdeki 2 sinema salonu ve bir tiyatro salonu 1333 sinema izleyicisi (günde dört seans olsa seans başına yaklaşık 0,5 kişi) ve 4456 tiyatro izleyicisi (düzenli bir amatör ya da belediye veya devlet tiyatrosu olmayan şehrin tek kültür merkezinde hafta sonları iki gün iki seans tiyatro gösterisi olsa gösteri başına 82,5 kişi) ile (nasıl) buluşmuş (anlayamadım). Ankara’da bu sayılar seans başına 14,6 sinema ve 1,5 tiyatro-opera-bale izleyicisidir (karşılaştırmak için gösteri başına hesaplarını ben yaptım ve tiyatroların kapanış sezonları ihmal ettim).

Sağlık: İlimizde 887 kişiye bir hekim, 552 kişiye bir hastane yatağı düşüyormuş. Erzurum’da bu sayılar 990 kişiye bir hekim ve 242 kişiye bir hastane yatağı şeklinde. Hastane yatağımız daha bol, doktorumuz daha az.

Öğretim: İlimizde 22 anaokulu, 20 ilköğretim ve 20 ortaöğretim öğrencisine bir öğretmen düşüyor. Genel sıralamada 40. olan Bursa’da bu sayılar 24 anaokulu, 22 ilköğretim ve 21 ortaöğretim öğrencisine bir öğretmen şeklinde.

Hava Kalitesi: Şehrimizin (ilimizin demek isteniyor) % 44’ü orman alanı ve hava kalitemiz yeterli (ne demekse) imiş. Kent merkezinde havasını kirli bildiğimiz ve orta yaşam kalitesine sahip sıralamadaki 41. İl olan Erzurum’un % 8.8’i orman alanı ve hava kalitesi çok iyi imiş.

Suç: Vali(liği)mizin açıklamak istemediği 2010 yılında işlenen asayiş suçu sayısı: Ankara’da 100.876 ; Erzurum’da  18.186 ve Bursa‘da 70.880. Nüfusları bizimkine yakın ve asayiş suçu sayılarını açıklayan Tablo: 1’deki illerden Çanakkale haricindekilerin güvenlik puanları bizimkinden çok düşük. Örneğin genel sıralamadaki yeri bizden kötü (80.) olan, ama Türkiye’nin güvenlik bakımından en iyi 27. İli olan Muş’ta 2010 yılında işlenen asayiş suçu sayısı 3.910. Nüfusu bize çok yakın ve genel sıralamada 59. ve güvenlik sıralamasındaki yeri 66’ncılık ile bizden 12 basamak daha iyi olan Yozgat’ta işlenen asayiş suçlarını sayısı ise 6.788. Genel sıralamada en iyi 11’inci ve güvenlik sıralamasında en iyi 1’inci ilimiz olan Çorum’da 2010 yılında 2509 adet asayiş suçu işlenmiş. Gerek yaşam kalitesinde gerekse güvenlik sıralamasında en sonuncu il olan Hakkari’de de 2010 yılında işlenen asayiş suçu sayısının açıklanması valilikçe istenmiyor. Buna karşılık yaşam kalitesi sıralamasında 77’inci olup güvenlik sıralamasında en kötü ikinci ilimiz olan Van’da aynı yıl içinde işlenen asayiş suçu sayısı ise 9.366. Oysa yaşam kalitesinde 20’inci ve güvenlik sıralamasında 75’inci olan Çanakkale’de (asayiş suçu sayısı 11937) bin kişiye düşen suç sayısı 23,46 iken Van’da bu oran 9,16’dır. Araştırmada güvenlik yönünden Çanakkale’den iki basamak kötü imiş gibi gözüken Van, aslında bin kişiye düşen suç oranı bakımından Çanakkale’den 2,6 kat (başka bir deyişle % 256) daha güvenlidir.

Sırası gelmişken, istatistik yalamış bir halk sağlığı uzmanı olarak, Çanakkale ve Van örneğinde görüldüğü gibi suç sayılarının herhangi bir bölenle orantılanarak karşılaştırmaya uygun hale getirilmeden verilmesi nüfusu aynı olmayan toplumlarda anlamsızdır. Bu nedenle yaşam kalitesinde daha farklı bir formül ile suç oranlarının belirlenmesi gerekir. Nüfus yoğunluğunun, insan ilişkilerinin ve işsizliğin daha yoğun olduğu şehir merkezlerindeki suç oranlarının diğer ilçelere yansıtılması ve nüfusa orantılı (bin kişiye düşen suç sayısı biçiminde vb) söylenmemesi doğru değildir ve asıl önemli olan yıllar içinde suç oranların düşüş gösterip göstermediğidir.

Ayrıca, güvenlik örgütümüzün iyi çalışması sonucu şehrin güvenliğine yapılan olumlu müdahale, müdahalenin yapıldığı yılın suç oranlarında yükselme sonucunu verir ki bu beklenir ve savunulabilir bir şeydir. Bu yönüyle resmi otorite ve onun ildeki temsilcisinin endişeleri haklı gibi gözükse de verilerin kamuoyu ve araştırmacılardan saklanmak için yayınlanmaması bu yazıda olduğu gibi, gerektiğinde çok lazım olacak kamu kurumlarına güveni tam tersine çevirebilir.

Dürüstlük herkesten çok devlete ve yöneticilerine gereklidir. Osmaniye valiliğinden beklenen, suç sayılarını kamuoyundan saklaması değil; söz konusu Araştırmanın eksiklerini açıklayarak Osmaniye’nin güvenlik bakımından gerçekte Türkiye’nin en güvensiz dördüncü kenti olmadığını kanıtlamasıdır.

Osmaniye’nin güzelliklerinin de sahte olmadığına dünyanın güvenebilmesi için talep eden basın kuruluşlarına ve araştırmacılara gereken doğru veri vermek yerine sahte bir güvenlik anlayışı içindeki Osmaniye Valiliği’nin 4 yıldır il de işlenen asayiş suçu sayısını kamuoyundan gizlediği anlaşılmaktadır.

Trafik: 2010 yılında Osmaniye’de her 98 araçtan biri kaza yapmış. Bu oran genel sıralamada birinci olan Ankara’da her 37, sonuncu il Hakkari’de her 39 araçtan biri şeklinde. Türkiye’de en fazla kaza oranı her 22 araçtan birisi ile Bitlis ve Bingöl; en az kaza oranı ise her 129 araçtan birisinin kaza yaptığı Kütahya’dır.

Osmaniye’nin Kaçırdığı ve Kaçırmakta Olduğu Fırsatlar ve Nedenleri

Yazının bu noktasından sonra Osmaniye deyince fizik mekan olarak il merkezi anlaşılmalıdır. Osmaniye gibi küçük, kişisel ve aile çıkarlarının toplum çıkarlarından daha önce geldiği; siyasete aşiret ve cemaat ilişkilerinin yön verdiği, kadınların ve yoksulların kent yaşamına katıl(a)madığı kentlerde; kentin çağdaş, kendisininkinden başka aşiret ve cemaatler (kadınlar, çocuklar, yoksullar, yayalar gibi) ve veya azınlıktaki çıkar grupları (yaşam boyu spor yapanlar, bisikletliler, emekliler, yaşlılar vb) için de yaşanabilir bir yer olması için darbe yönetimlerinin atadığı ya da tek parti iktidarının desteklediği belediye başkanları gerekir. Osmaniye bu şansı neredeyse sürekli reddetmiştir.

Bana göre Osmaniye, özgür düşünceden korktuğu için tahammülsüz, fevri ve duygusal bir toplum yapısına sahip olması (ve sorunlarının hepsinin temel nedenin bu tahammülsüzlük olması) nedeniyle korkumdan çoğunu henüz dillendiremeyeceğim bir-iki sosyo-psikolojik nedene bağlanabilecek ve daha da çoğaltılabilecek aşağıdaki şu nedenlerle yakın tarihinde (özellikle 12 Eylül Darbesi ve sonrasında) diğer gelişmiş il ve illerin yakaladığı gelişme fırsatlarını (hâlâ) kaçırmaktadır:

1. Askeri (baskıcı) iktidar dönemlerinde devlet memuru vekil kaymakamların belediye başkanı vekili olması (katmerli vekalet) (bkz. Bekir Akgül örneği);

2. 1971-2004 arasındaki Belediye başkanlarını (Davut Çuhadar’a kadar geçen ve son dönemde MHP’li Kadir Kara’nın seçilmesi ile tekrarlanan) yaklaşık 37 yılı aşkın süredir belediye başkanlarını iktidar partisine muhalif partilerden seçmesi;

3. Osmaniye eşrafı ile yüz göz olmuş ve niteliksiz son kaymakamının ilk (kurucu) vali olması;

4. 12 Eylül Belediye Yasaları nedeniyle belediye başkanlarının vali(ler)den korkması;

5. Son dönem vali(leri)nin emniyet kökenli olup, başka konulardan anlamaması;

6. Osmaniye’de pek çok il ve ilçede var olan ve memleket meselelerini şahsi çıkarların üzerinde tutan kuvayi milliyeye destek vermiş muhalif-bağımsız bir yerel gazete (bağımsız basın ve medya) olmaması;

7. Var olan yazılı ve görsel medyanın resmi ilanlara bağımlılığı nedeniyle kentin gerçeklerini anlatan yazarların yazılarının ve gerçek haberlerin yazılamaması; yazan gazeteci ve yerel yazarların başının üstünde basın ahlak yasasının resmi otoriteden yana olan hükümlerinin Demokles’in kılıcı gibi sallanması;

8. Yararı tartışılmamış aşırı korumacı tutum nedeniyle, Osmaniye’yi aslında olmadığından daha şirin ve iyi göstermek için (kenti yöneten resmi yöneticilerin de onayladığı, katıldığı ve körüklediği) yerel medya organlarının ve gazetecilerin kentin kötü haberlerinin yayınlamaması yönünde oluşturdukları ortak otosansür.

9. Özerk olmayan ve toplumdan uzak, yeni kurulmuş asosyal üniversitesi.

Belediye Başkanları ve Osmaniye

Osmanlı İmparatorluğu döneminde ve daha öncesinde bugünkü Osmaniye il merkezinin bulunduğu yerde herhangi bir kent bulunmuyordu. Bu yüzden 1905’de bugünkü yerleşim yerinde ilk kez kurulan Osmaniye’nin, sosyolojik (ticari-kültürel, sosyo-ekonomik) ve tarihi mimari miras yönünden çoğu Anadolu kentlerimizdekinin aksine antik ve Selçuklu-Osmanlı kökenleri olan bir kent kültürü yoktur. Ayrıca, Hatay ve Kars gibi uzun süre işgal görüp, işgalci devletin yatırımlarına da uğramamıştır. Kürevi Müftü Ahmet Akbaş’ın torunu Gürsel Akgün Arkuç tarafından 2012 başında kendi yayını olarak yayımlanan “İşgal Çantası” isimli anılarının “Müftü Ahmet Akbaş’ın Özgeçmişi” bölümünde Müftü’nün kendi adaşı oğlu Akbaş Ahmet’in ağzından, “İşgalden (kurtulduktan) (Y.N.) sonra (7 Ocak 1922) (Y.N.) Müftü Ahmet Akbaş, Hacı Hüseyin Efendi ve Palalı Mehmet Ağa ile Yedi Ocak İlkokulu önüne gelerek bugünkü yolların güzergâhını belirlemişlerdir” deniyor (4). Bu nedenle Osmaniye’nin geçmişten gelen ve uzman işi planlı bir şehirleşme ile tanışmamıştır; Osmaniyeliler de bunu gerçekten talep etmemişlerdir.

Genellikle, kalkınmanın ve çağdaş şehirleşmenin altında yatan siyasi eğilimlere yön veren ticari ve toplumsal nedenler vardır. Osmaniye’nin iyi ve kötü anlamda her şeyini, bugün de devam eden ve kırsal göçer aşiret ilişkileri temelli tarım ekonomisinden, mesleklerarası çıkarların ve kültürel ilişkilerin çeşitlendiği şehir ekonomisine geçememiş sosyo-ekonomik yapısı belirlemiştir. 24 Ekim 1996 tarihinde il olması nedeniyle il merkezinin şehirleşme tarihi henüz 16 yıl, üniversitesinin kuruluş tarihi (29 Mayıs 2007) 5 yıl olan Osmaniye’nin yerel siyasetin en doğru göstergesi yerel seçimler ve belediye başkanları, siyasi iktidarlar ve kentleşme ilişkilerine bir bakalım:

Resim 2’de gördüğünüz kaynakçadaki 5 nolu Osmaniye Belediyesi dokümanı ekine göre 1925 öncesi görev yapan ilk belediye başkanımız Haydar Kılıçaslan’ın 1923-1924 yıllarında başkanlık yaptığı anlaşılıyor. Sonra sırasıyla Ferit Aslankurt (1925-1929), Dr. Ahmet Alkan (1929-1942, 1946-1949); Abdurrazzak* Güvenç (1924-1946), Dr. İhsan Göknal* (1950-1954), İshak Zevki* Ersoy (1960), Ali Erguvanlı (1960-1964), Ahmet Şekip Ersoy (1964-1968), Yusuf Çenet (1968-1971), Hasan Çenet (1971-1977), Güner Dinçer (1977-1980), Bekir Akgül (1982-1984), Mustafa Efendioğlu (1983), İskender Türkmen (1984-1989), İbrahim Karayiğit (1989-1994), Musa Şahin (1994-1996), Mehmet Gürbüz (1996-1998), Memili Kırıkkanat (1999-2004) ve Davut Çuhadar (2004-2009) Osmaniye ilçe ve il belediye başkanı olmuşlardır (5).

Bu yazı dizisini kaleme alırken hem amacım belediye başkanlarımızın ve belediyemizin tarihi olmadığı için, hem de şahsen tanımadığım ve elektronik yazışma adreslerine sahip olmadığım için fazla kaynak kişi kullanmadım. Hayatta olan Bekir Akgül, Ahmet Şevki Ersoy, Güner Dinçer, İbrahim Karayiğit ve son dönem diğer başkanlarla görüşme ve yazışma yap(a)madım. Efendioğulları’ndan da iletişim halinde olduğum kimse yoktu. Bence zaten bu konular benim gibi Gavurdağı damatlarının değil, gerçek Osmaniyelilerin görevidir. Bu nedenle kaynağım ve arkadaşım Halil Çelikkıran’ın Düziçi İlköğretmen Okulu’ndaki öğretmeni Sayın Yusuf Ziya Telli’nin hatırladıklarına göre kimi düzeltmeler ve eklemeler, hatırlatmalar yaptım. Bu kaynak kişiye göre, belediye dokümanında İhsan Göknal’ın soyadı ‘Göknel’dir. İshak Zevki Ersoy’un adı İshak Şevki Ersoy’dur. Başkanlık tarihleri olarak 1950-1954 yılları gözüken Göknel, eğer iki dönem değil de bir dönem seçildi ise, belediye dokümanında 1954-1960 arasındaki belediye başkanımızın kim olduğu kesinleşmedi. Ancak, kesin yılını bilememekle birlikte; Sayın Telli’ye göre sonradan Sağlık Bakanlığı’nda da görev yapan Dr. Kemal Sandaloğlu ve okuma yazma bilmeyen, ama çok akıllı bir adam olan ve Osmaniye Karataş Köyü’nden olduğu için Karataşlı Hasan (Amca) dediği kişi de vekil veya asil olarak bilemediği bir süreliğine Osmaniye Belediye başkanlığı yapmışlardır. İshak Şevki Ersoy, Ali Erguvanlı ve Mustafa Efendioğlu’nun partili olup olmadıkları ve öyleyse hangi partiden olduklarını Sayın Telli bilmiyordu.

Demokrat Parti (DP) 1946’da kuruldu, 1950’de iktidara geldi ve 1960’ta kapatıldı (7, 8). Bu durumda İhsan Göknel’e kadar olan belediye başkanlarının partileri, herhalde Cumhuriyet Halk Partisi’dir (CHP). 27 Mayıs 1960 Askeri İhtilali’ne denk gelen kısa görevinde, İshak Şevki Ersoy’un vekil ve Bekir Akgül’de olduğu gibi bir bakanlığın ilçe müdürü veya ilçe kaymakamı olma ihtimali var. Kaynaklarım Osmaniye’nin eski kaymakamlarının kimler olduğu bilgisini içermiyor. Sayın Telli, Yusuf Çenet’in Adalet Partili (AP) ve Hasan Çenet’in bağımsız aday olduğunu fakat CHP eğilimli olduğunu söyledi. 12 Eylül darbesi yapıldığında Belediye Başkanı olan Güner Dinçer CHP’li idi. Belediye dokümanına göre 1982-1984 yıllarında 12 Eylül Askeri Diktasının atadığı Bekir Akgül kendi özgeçmişinde 1981-1989 yılları arasında Osmaniye’deki görevi süresince Kaymakam Vekilliği ve Belediye Başkanlığı görevinde bulunduğunu söylüyor (11). Dokümana göre Mustafa Efendioğlu da 1983 yılın içerisinde bir süre belediye başkanlığı yapmıştır.oSM BELEDİYE BAŞKANLARI PARTİLERİ VE HÜKÜMETLERİ TABLO 2

İskender Türkmen ise, CHP’nin 12 Eylül Darbesi’nden sonra 1992’ye kadar kapalı ve 12 Eylül darbecilerinin koyduğu siyaset yasağı kalkmadan önce Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Ecevit tarafından kurulan Demokratik Sol Parti’nin (DSP) 24 Mart 1984 yerel seçimlerine girmediği düşünülürse; kapatılan CHP’nin tabanına hitap eden ve Erdal İnönü’nün kurduğu Sosyal Demokrasi Parti (SODEP) ile darbecilerin Erdal İnönü ve eski CHP’lilere vetoları nedeniyle Necdet Calp’a kurdurulan Halkçı Parti’nin (HP) 1985’deki birleşmesi ile oluşan Sosyal Demokrat Halkçı Partilidir (SHP) (9).

İbrahim Karayiğit de DP’li seçmen tabanına hitap eden Adalet Partisi (AP)’nin 1992’de yeniden açılması ve Doğru Yol Partisi (DYP) ile birleşmesi döneminde seçimlere AP’den girmiş de olsa sonuç itibariyle AP’nin eski genel başkanı Süleyman Demirel’in genel başkanı olduğu DYP’liydi (8, 10). Musa Şahin ve Memili Kırıkkanat Milliyetçi Hareket Parti (MHP)li idiler. Mehmet Gürbüz, Ocak 1998’de kapatılan Refah Partili (RP) idi(8).

Resim1 eskibelediyebaskanlari isim ve resimleriDaha eskiyi değerlendirmek bugünden zor olabilir, ancak yaşam sürem içinde tanık olduklarıma dayalı yaptığım değerlendirmelerime göre Türkiye’de siyasi iktidarların (partili belediye başkanlarının) ve kent planlamacılarının kentlerde yapamadığı kimi köklü değişim fırsatları iki ihtilal ile yakalandı: 27 Mayıs ve 12 Eylül. İlkinde 6 yaşımda olduğum için sadece tahmin yürütebilirim, ama 12 Eylül’de bunun nasıl olduğunu anlatacağım. Özellikle kişilerin akrabalık ilişkileri nedeniyle birbirini tanıması ve kıramaması ve siyasi partiler içinde belediye başkanlarına (karar verme mekanizmalarına) daha kolay ulaşabilmesi ya da kişisel çıkarların oy potansiyeli taşıması nedeniyle Osmaniye gibi küçük yerleşim yerleri ve taşra kentlerinde sorunlu konulara köklü ve iyileştirici bir neşter vurulamıyor. Ama askeri yönetimler emir komuta zinciri ile kimi zaman, kimi konularda bunu başarabiliyorlardı. Örneğin o dönem bir dört yıl hekimlik yaptığım Gemlik ilçesinde, işi şehir içi belediye otobüsü şoförlerini ve belediye görevlilerini dövmeye kadar vardıran mafyalaşmış ve teknik yönden sürüş güvenliğinden yoksun, eskimiş Bursa-Gemlik dolmuşları 12 Eylülde atanmış emekli albay belediye başkanı tarafından kaldırıldı. O zaman nüfusu 27 bin olan Gemlik Belediyesine, 44 kişilik 5 adet büyük 320 Mercedes otobüs alınarak Gemlik-Bursa arasındaki şehirlerarası ulaşım belediye hizmeti haline getirdi. Gemlikliler Bursa’ya hâlâ, konforlu ve güvenli biçimde ve gece geç saatlere kadar tarifeli olarak gidip geliyorlar.

Osmaniye’nin Sayın Çuhadar döneminde başardığı şehir içi dolmuşların halk minibüsü biçiminde sokularak 2006’da kamu denetimindeki şehir içi taşımacılık, 1970’lerde Gemlik’te zaten belediye otobüsü şeklinde vardı. O yıllarda Akçay Belediyesi İzmir otogarından Akçay’a belediye otobüsü çalıştırıyordu. Osmaniye özellikle Adana’ya ve belki de İskenderun’a belediye otobüsü çalıştırma fırsatını askeri dönemlerdeki belediye başkanlarının kentin eşrafı ve eski siyasilerle sıkı fıkı olmuş memurlardan ve kaymakamlardan vekil olması nedeniyle kaçırmıştır. Osmaniye’de örneğin zaten kendi de bir Osmaniyeli aileden gelen Bekir Akgül’ün bunu yapabilmesi mümkün değildi. Çoğu il ve ilçe belediyesi (Davut Çuhadar döneminde, eski otogarın taşınabileceği bir mekân oluşturan otogarın yapılmasında, Merkez Ortaokulu’nun yıkılarak Cumhuriyet Meydanı yapılması v.b. olduğu gibi), kent meydanı, bulvar, yol açma veya genişletme, kanalizasyon ve yağmur suyu sistemleri gibi kamulaştırma bütçesi gerektiren sorunları iktidar partisinden seçilen belediye başkanlarının gücü ve iktidarın bütçe yardımı ile halletmişlerdir.

Derler ki ABD’de, New York’un ortasında, Manhatan ilçesindeki, içinde büyük bir yapay gölü de barındıran adı üzerinde Central (Merkez) Park’ın halen 341 hektar (3410 dönüm, 3,4 km2) olan yüzölçümü, açıldığı 1857 yılından bu yana artmıştır. Zira çevresinde yıkılan hiçbir binaya inşaat izni verilmemiş ve arsaları parka katılmıştır (12).

1988’de geldiğimde, babamı isyan ettiren Osmaniye’nin küçücük kalan Karaoğlanoğlu Parkı dışında önemli ve Kültür Parkı denebilecek parkı yoktu. Hâlâ da yok. Fidanlık ve içindeki yerine alışveriş merkezi yapılan çamlık (çam müzesi) gibi alanların kamu binaları ve alışveriş merkezine peşkeş çekilmesi ve eski otogarın arsasına yeni belediye binası; eski halin yerine beş yıldızlı otel yapılmak istenmesi v.b. ile bu şansını yitirdi zaten. Osmaniye Belediyesi web sayfasındaki “Çağdaş Kente Doğru” dokümanına göre, fakat yer ve zaman bilgisini tam içermeyen; verilen plandan fidanlık arazisi üzerine yapılacağı tahmin edilebilen 91,8 dönüm (9,18 hektar) büyüklüğünde içinde 9,5 dönüm büyüklüğünde bir gölet ve yürüyüş yolu ve dinlenme alanları ile yüzme havuzu, kafeterya, restaurant ve amfitiyatrobarındıracak bir “Mutlu Kent Park”  yapacağından söz etmektedir (13). Kente yeni bir yeşil alan katmadan kolay olanı yaparak yani  var olan yeşili küçülterek.

Osmaniye’nin şehir parkı niteliğindeki tek parkı olan Karaoğlanoğlu Parkı ne zaman açılmıştır ve açıldığında kaç metrekare yüzölçümüne sahipti; bilmiyoruz,  ama şu andaki Ziraat Bankası ve Atatürk İlkokulu’nun parktan verilen araziler üzerine yapıldığını biliyoruz. Şehir Parkının yaklaşık 8 dönüme karşılık gelen bir bölümünü Ziraat Bankası’na ve Atatürk İlkokulu’na hangi yönetim ve belediye başkanı vermiştir; bilmiyorum, ama Google Earth olanakları ile yaptığım hesaba göre 2010 yılına kadar (son kavşak düzenlemesi yapılana kadar) yaklaşık 20 dönüm olan (164X120 m) olan park, yüzölçümünü yarı yarıya kaybederek son bayraklı kavşak çalışmaları ile ortasından bir sokak geçen yaklaşık 5,5 ve 3,5 dönümlük iki parselden oluşan yaklaşık 10 dönüme (on bin metrekare) kadar küçültülmüştür. Parktan otopark anlaşılmasın; Osmaniye’nin otoparka da ihtiyacı vardır, ama öncelik yaşam alanlarıdır.

Osmaniyeli çevrecilerin protestolarına rağmen içine Valilik binası yapılana kadar yaklaşık 57 hektar (1000×573 m) alanı ile Türkiye’nin dördüncü büyük orman fidanlığı olan Osmaniye Fidanlığı da Devlet Planlama Teşkilatı’nın geçmiş 20 yılı içine alan beş yıllık kalkınma planlarında bir milyon nüfusa ulaşacağını hesapladığı Osmaniye’nin Central (Kültür) Parkı olabilecek tek yeşil alanı iken; devlet adına yapılan rant paylaşımları ile yarıdan fazlasını betonlaşarak kaybetmiştir. Oysa arazi Mehmet Eminler (Yücel) diye bilinen aile tarafından devlete Orman Fidanlığı yapılmak kaydı ile bağışlandığı bilinen bir arazidir. Ama yukarıda dile getirdiğim ticari ve toplumsal nedenlerle siyasi iktidarlara ve onun kentteki temsilcisi valiye ters düşme korkusu nedeniyle bu aileden kimse (ve yerel basın), Fidanlık arazisine valilik binaları, alış veriş merkezi ve toplu konut vb yapılırken yasal olarak (hukuksal hak arayışı için) sesini çıkarmamıştır.  Şehir oteli olarak yapılan şimdiki belediye binasının belediyeye devredilmesi sırasında, arsayı otel yapılmak üzere bağışlayanların mirasçılarının gösterdiği duyarlığı ve tepkiyi, fidanlık arazisinin şartlı bağışçılarının çocukları, torunları ve kenti devlet adına yöneten dönemin vali ve kaymakamları gösterememişlerdir. Aynı saldırının kentin kamuda kalan son kent içi arazisi olan ve yaklaşık 113 hektar (1320X860 m) alana sahip askeri kışla ve eski kaymakamlık (müze) binası ve bahçesi için de planlanmakta olunduğu kentin dedikoducuları için sır değildir.

1988’de Osmaniye’nin bir kent meydanı yoktu; Şimdi adına Cumhuriyet Meydanı denilen kentin merkezine sıkışmış, otoparksız ve meydan denemeyecek kadar küçük ve Merkez Ortaokulu pahasına yapılan ve eski Roma ve antik çağlardaki tanrılara kurban sunulan tapınaklara benzeyen bir taş meydana meydan denemeyeceğine göre; kentin meydanı yine yok. Mitingler, açık hava konserleri vb. yine Kapalı Salı Pazarı yeri ve yanındaki özel şahıs arazilerine mıcır dökülerek veya Devlet Bahçeli Bulvarının bir bölümü trafiğe kapatılarak yapılıyor, hâlâ.

Pekiyi, sözlük anlamı birkaç trafik şeridinden ve yaya kaldırımından oluşan, şehir içinde ağaçlı, geniş cadde demek olan ve tarihteki ilk bulvarın 4000 yıllık ana yurdu Antakya’nın komşusu Osmaniye’nin 21. Yüzyılda bulvar tanımına uyan bulvarı var mı (14)? 1988’de adı İnönü Bulvarı olan ve kendileri yeni bulvar açamayanların kararları ile var olanın adını Musa Şahin Bulvarı olarak değiştirilen D-400 devlet karayolu dışında ne çevre yolu ne de kenti baştanbaşa geçen bir bulvar yoktu. Orta yerindeki refüjdeki ve sağlı sollu kaldırımlarındaki yalancı biber ağaçları İskender Türkmen döneminde dikilen İnönü Bulvarı; sanırım Sayın Mehmet Gürbüz döneminde bugünkü bakımlı haline kavuştu. Ne varki (ağaçları fidanken korumak için 50 cm çapındaki inşaat demirinden yapılmış ve alt tarafı betona gömülmüş ve sonra üstteki bölümü ağacın büyümesi nedeniyle kesilmiş olan) diplerini saran daracık demir çemberler ve ağaçların vaktiyle dikildiği aynı çaptaki dar beton delikler nedeniyle bugün artık biber ağaçları birer birer kuruyarak hiç kalmadı.

Kenti kuzey-batı istikametinde kesen en geniş yerinde 10 metre genişliğinde iki şerit yolu ve her iki yanda ağaçsız 2,5 m kaldırımıyla tamamı toplam 25 metre genişliğinde olan ve sanırım Memili Kırıkkanat döneminde yapılan (Davut Çuhadar döneminde de bir miktar daha uzatılan) yaklaşık bir km uzunluğunda ve 25 metre genişliğindeki Devlet Bahçeli Bulvarı, sağlı sollu 22,5 metre genişliğindeki kaldırımları toplam 70 metre genişliğindeki Paris Şanzelize (Champs-Élysées) Bulvarı ile kıyaslanırsa kısalığı ve darlığı nedeniyle gerçek anlamda bulvar sayılmaz (15).

Salı Pazarı civarındaki evimin bahçesinde çalışırken Kemal Satır Caddesindeki yol ve kaldırım düzenlemesini denetlemeye geldiğini gördüğüm Davut Çuhadar’a, “Kaldırımlara ağaç dikmek için yer bırakmayacak mısınız?” sorduğumda Çuhadar: “Nıhtçk! Dağlarda çok ağaç var” diye yanıtlamıştı. Oysa biz dağda değil kent merkezinde yaşıyorduk ve ağaçlar, Osmaniye gibi güneşlenme oranı çok yüksek, yazları çok sıcak bir iklime sahip kentlerde gölgeleri ile yayaları ve kaldırıma park ederek gölge arayan zavallı otomobillerimizi sıcaktan koruyarak kenti serinletir ve enerji gereksinimlerimizi azaltırlarken; aynı zamanda ders çalışan çocuklarımızı, yaşlılarımızı ve hastalarımızı, uyuyan bebeklerimizi trafiğin gürültüsünden, tozundan korurlardı.

Nevşehir’e şehir diyenin, Kadıköy’e köy diyenin… diye başlayan bildik küfür kentimiz için de geçerlidir. Osmaniye avlusuz, ağaçsız camileriyle, sokaklarıyla, caddeleriyle, yetersiz ve mini minnacık parklarıyla ve direği kendinden büyük meydan kavşakları ile bu yönden çok fakirdir ve üstelik giderek dağlardaki ağaçlar Osmaniye’den ve Osmaniyeliden, kimliksiz; uzaklaşmaktadır.

27.12.2012, Osmaniye

Bu yazının kaynakçası:

1. Mavi, Burak, “Türkiye’nin Yaşanacak İlleri-81 İlin Yaşam Kalitesi Araştırması-2011”, CNBC-e Business Dergisi, Sayı: 59, Eylül 2011.

2. http://fotogaleri.ntvmsnbc.com/turkiyenin-yasanabilir-illeri.html?position=58 adresine 17.12.2012 tarihli erişim.

3. http://www.ntvmsnbc.com/id/25128140/ adresine 17.12.2012 tarihli erişim.

4. Akbaş, A., İşgal Çantası, Kürevi Müftü Ahmet Akbaş’ın Anıları, Ed.: Doğar, A. K. ve Arkuç, G., A., 2012, s: 41.

5. Belediye başkanlığı iletişim adresine gönderdiğim istek metnine Osmaniye Belediye Başkanı Kadir Kara imzası ile şahsıma gönderilen 19 Kasım 2012 tarihli cevabi elektronik posta mesajı ekindeki eski belediye başkanlarının görev yaptığı dönemleri de gösterir belediye başkanlarının toplu resmi.

6. http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye_Cumhuriyeti_h%C3%BCk%C3%BBmetleri_listesi adresine 10.12.2012 tarihli erişim.

7. http://tr.wikipedia.org/wiki/Demokrat_Parti_(1946) adresine 10.12.2012 tarihli erişim.

8. http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye_Cumhuriyeti’nde_kapat%C4%B1lan_siyasi_partiler adresine 10.12.2012 tarihli erişim.

9. http://tr.wikipedia.org/wiki/Sosyaldemokrat_Halk%C3%A7%C4%B1_Parti adresine 10.12.2012 tarihli erişim.

10. http://tr.wikipedia.org/wiki/Do%C4%9Fru_Yol_Partisi adresine 10.12.2012 tarihli erişim.

11. Bekir Akgül, http://www.osmaniyedekimkimdir.com/?pnum=492&pt=Bekir%20AKG%C3%9CL-Mali%20M%C3%BC%C5%9Favir adresine 10.12.2012 tarihli erişim.

12. http://tr.wikipedia.org/wiki/Central_Park adresine 17.12.2012 tarihli erişim.

13. http://www.osmaniye-bld.gov.tr/tr/hizmette3yil/cagdas_kente_dogru.pdf adresine 20.12.2012 tarihli erişim.

14. http://tr.wikipedia.org/wiki/Bulvar  adresine 17.12.2012 tarihli erişim.

15. http://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eanzelize_Caddesi adresine 17.12.2012 tarihli erişim.