NE NÜKLEER NE KÖMÜR NE DE ALDATMA


[1] Bu yazıya Yılancı Hacı Macit, Nevzat Çelik, Fuzuli, Martin Fitzpatrick ve Xavier Bonnefoy, Can Yücel, Murray Bookchin, Tınaz Titiz, Ahmet Şenpolat (Hayvanları Koruma Federasyonu-HAYTAP), Türk Veteriner Hekimleri Birliği, Ümit Kartoğlu, Wikipedi-Wikiwand ve Engin Ayça sızmıştır.

Umur Gürsoy

Ben sadece, kendi duymak istediklerimi söyleyen bir bilim insanı istiyorum diyen bir toplum, çok köklü yanlışları olan bir toplum demektir. Prof. Dr. Ross Hesketh

Bilim insanı ya da bir uzman: topluma sorunların çözümünü zorla kabul ettirmeye çalışmaz. Toplumun veya karar vericilerin kendi duymak istediklerini değil; görüşlerini uzmanlık alanının sınırları içinde kalarak bütün yönleriyle, ulaşabildiği kaynaklara ve verilere gönderme yaparak açıklar. Ancak bu durumda: iyi bilgilendirilmiş toplum ve çıkar grupları sağlıklı kararlar alabilirler. Yazının konusu olan sorun da pek çok bilim ve çıkar grubunu ilgilendirdiği için tek yönlü ele alınamazdı. Bu nedenlerle yazım, özellikle bağnaz hayvan severleri memnun etmeyecektir. Her zaman yazılarımı yayınlayan bir yayın organı da olaya sadece hayvan haklarından yana taraf oluşu nedeniyle yazıyı bu haliyle yayınlamak istemedi. Ben de görevimi yapmak için kendi bloğumdan Türkiye EYÇ hareketleri başta olmak üzere tüm kamuoyuna bir mektup yolluyorum. Yaşasın Türk canlıları!

İnsan ve hayvan sosyolojisi, toplumsal psikoloji, ekonomi gibi sosyal bilimlerin işin içine karıştığı hekimlik (halk sağlığı, çevre sağlığı), veterinerlik, ekoloji gibi uygulamalı bilimler: ilkesel olarak evrensel kurallara sahiptirler. Ne var ki uygulama anlamında bir o kadar yereldirler (yer ve kişi etkeni), ulusaldırlar. Bu nedenle başka ülkelerin çözüm uygulamaları her zaman Türkiye gibi ülkelerde geçerli olmayabilir.

Giriş

Bilmek tanıklık demektir; tanıklık da sorumluluk getiriyor. 70 yaşımın konuyla ilgili yaşanmışlıkları dışında, halk sağlığı uzmanı olarak bulaşıcı hastalıklar savaşımı konularında yıllar süren çalışmalarım, sokak köpekleri (başıboş köpekler) sorununa kafa yormuşluğum var[2].

Ayrıca Türkiye’nin köy ve şehirlerarası yollarında 22 yıl boyunca uzun bisiklet gezileri yaptım. Bunların ikisini tek başına; 2014 ve 2015 yılında toplam 16 gün süren iki Yunanistan gezimi bir arkadaşımla beraber yaptım. Çektiğim köpek saldırısı korkusu nedeniyle 2000’li yılların başında bir sayfalık Kuduz Şüpheli Temas ve Köpek Isırmasından Korunma Yolları Rehberi yazdım. Dörtyol’daki Yılancı Hacı Macit’in el verdiği yeğenlerinden köpek ısırmasına karşı kendimi efsunlattığım bile oldu.

Yaşamımın çeşitli dönemlerimde ailemin evlerinin bahçelerinde köpek sahipliğim oldu. Yani köpekleri severim. Annem ve eşim izin verseydi onları evin içine de sokmak isterdim.

Kahramanmaraş Depremleri sonrası yaklaşık 1,5 yıldır Ankara’da yaşıyorum. Çankaya’nın Yaşamkent ve Dodurga Mahallelerinde oğlumun ailesinin ve kendi ailemin başına gelen sokak köpekleri sürüsü saldırıları deneyimlerimiz oldu.  Bu yüzden tek başına yürüyüşe çıkamadık. Evimize 300 metre uzaktaki otobüs durağına gidip gelme ve bilmediğimiz sokaklarda veya parklarda yürüme korkularımıza bağlı hareket kısıtlılıklarımız başladı.

Anlaşılan, yasa hazırlığı yapılan bu sorunun karşı tarafları, tüm yaş gruplarında ve yaşamın her anında ve her yerindeki bireyler ve ne yazık ki başıboş olsun olmasınlar: köpeklerdir. Bu nedenlerle “Söylesem faydası yok; sussam gönül razı değil”.

Risk değerlendirmesi yapmak gerek

Epidemiyolojinin üç kız kardeşi: Yer-zaman ve kişi etkenlerine sahip böyle bir sorunu çözmek için, çevre sağlığı bilimi kapsamında: “Sorun bir halk sağlığı ya da bir toplum sorunu mudur” sorusuna yanıt aramak gerekir? Bu arayış: bir risk değerlendirmesi yapılmasını gerektirir. Böyle bir risk değerlendirmesi, aşağıdaki temel sorulara yanıt arar:

  1. Karşılaşılan etken sağlığa zararlı mıdır?
  2. Sağlık riski ile etkenle karşılaşma arasında bir ilişki var mıdır?
  3. Etkenle karşılaşmanın toplumdaki boyutu nedir?
  4. Halk sağlığı sorununun büyüklüğü nedir?

Bir risk değerlendirmesi: ‘algılanımı anlamında riskin anlaşılması’nı da içerir. Yasa taslağını hazırlayan iktidar partisine göre; ilk iki sorunun yanıtının ‘evet’; diğer ikisinin yanıtının da ‘büyük’ olduğu anlaşılıyor. O zaman: bir çevresel risk etkeni olarak: ‘başıboş köpek’lerin bireysel ve toplumsal etkileri, düzenlenen ölçütler (istatistiksel veriler) veya en uygun bilgilerle, karar verme aşamalarını destekleyen analiz programları ve örnek sonuçlarıyla değerlendirilmiş olmalıdır.

Yasa taslağını hazırlayanların: Riski altında yatan davranış ve sosyo-ekonomik modellerini araştırdığını ve yüksek risk gruplarının sosyal, ekonomik ve coğrafik dağılımlarını belirlenmiş olduğunu umuyorum. Toplumda yeni gelişmelerin konuya bakışı değerlendirilmiş; sosyal ve ekonomik fayda-maliyet politikaları ve uygulamaları da herhalde belirlenmiştir.

Çevre sağlığı hizmetleri: risk değerlendirmesi anlamında ve genel olarak da toplumdan gelen yakınmalar ve sorularla; ulusal ve uluslararası sınır ötesi hayvan (ticareti) hareketlerinin denetimi ve izlenmesiyle de ilgilenir. Böyle yaygın bir risk değerlendirmesinin etkin olarak yapılabilmesi için gereken bilgilerin ve kadroların bulunduğu bilim dalları ve disiplinler arasında belirgin olarak anılması gerekenlerin epidemiyoloji ve çevre epidemiyolojisi olduğunun bilindiğinden de adım gibi eminim.

Konuyla ilgili veriler en basitinden neler olmalı? Aklıma hızlıca gelenle şunlar:

1- Yıllara göre Türkiye toplam köpek ve başıboş köpek sayısı; bunların ve özellikle başıboş köpeklerin il ve ilçe ve mahallelere dağılımı. Doğadaki kuş nüfusunu sayabilen uzmanların köpek sayımızı bilmemeleri ve saymamış olmalarını düşünemiyorum.

2- Köpek saldırısı nedenli insan yaralanma ve ölümlerinin evcil ve başıboş köpeklere dağılımı (Saldırı nerede ve nasıl olmuş; saldıran köpek sahipli mi yoksa başıboş mu?); mutlaka araştırılmıştır.

3- Köpek saldırısından kaçma nedenli ya da yola çıkan köpek nedenli trafik kazaların sayısını (yaya ve bisikletlilerin karıştıkları dâhil) ve böyle kazalar sonucu ölüm ve yaralananların sayısını çocuklar bile bilir.

Türkiye bu istatistikleri toplayabiliyor mu; bilmiyoruz. Başıboş köpek saldırılarının neden olduğu yaralanma ve ölümlerle ilgili kuduz dışı bildiklerimiz sadece medyaya yansıyanlardır.

Yazının bu aşamasında imdadıma wikipedi (wikiwand) kaynakları yetişti. İşte bir takım alıntılar. Ayrıntılı bilgiler kaynakçaları yazının altında verdiğim kendi sayfa adreslerindedir (1,4):

Dünyada ve Türkiye’de başıboş köpekler sorunu

 “Başıboş köpekler: yaptıkları saldırılar, taşıdıkları kuduz ile diğer zoonoz (hayvanlardan bulaşan) hastalıkları, yaptıkları ani ve kontrolsüz hareketlerden dolayı meydana gelen trafik kazaları gibi sebeplere bağlı olarak her yıl dünyada on binlerce insanın ölümüne ve milyonlarca insanın yaralanmasına neden olmaktadır. Ayrıca baskın bir tür oldukları için kedi, sincap, tavşan gibi diğer memelilerin ve yerde yuva yapan kuş gibi birçok türün yaşamına fırsat vermezler. Sokak veya doğaya terk edilen başıboş köpeklerin; 2021 yılı itibarıyla 96 memeli, 78 kuş, 22 sürüngen ve 3 amfibi türü dâhil olmak üzere dünya çapında tehdit altındaki en az 200 tür için bilinen veya potansiyel bir tehdit olduğu saptanmıştır. Liste, ikisi “muhtemelen soyu tükenmiş” olarak sınıflandırılan ve otuzu “kritik derecede tehlike altındaki” türü içerir. Başıboş köpekler, diğer memelileri ve kuşları av olarak tüketmenin yanı sıra doğal alanlarında yaşayan hayvanlara kendi hastalıklarını ve insanlardan kaptıkları hastalıkları yayarak da salgına sebep olabilirler. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dünyada 200 milyon civarı başıboş köpek bulunmakta ve her yıl yaklaşık 55.000 insan %99 oranında kuduz olan köpek ısırığına bağlı kuduz sonucu ölmektedir. Yıllık ortalama 29 milyon insan köpek ısırılması sonucu aşı olmakta ve sadece kuduz ile mücadele için yıllık 8,6 milyar ABD doları para harcanmaktadır. Bunun yanı sıra ısırılma vakalarının %40’ında hedef çocuklardır.” (1).

Başıboş köpeklerin yaşadığı sorunlar

  • “Öldürülme, yaralanma, trafik kazası veya şiddete maruz kalabilme,
  • Sahipsiz oldukları için, işkence, tecavüz gibi çeşitli kötü muamelelere maruz kalmaları,
  • Soğuk, sıcak ve yağışlı hava gibi aşırı hava durumlarına doğrudan maruz kalma sonucu ölüm ve hastalıklar,
  • Uzun süre susuz ya da aç kalmaları,
  • Buldukları veya kendilerine verilen, sağlıklarına zarar verecek yiyeceklerden kaynaklı gıda zehirlenmesi, hastalık ya da ölümler,
  • Bulundukları alanı benimsemeleri ve alanını ihlal eden diğer köpek ve hayvanlar ile kavga etmeleri veya öldürmeleri,
  • Kendi aralarındaki alan, yiyecek vb. kavgaları sonucu yaralanma ve ölümler,
  • En az 6 ayda bir yapılması gerekli sağlık kontrollerinin yapılmamasından dolayı hastalanmaları, birbirlerine hastalık bulaştırmaları ve hastalıkları sonucu acı çekmeleri,
  • Aşı yapılmamış ise kuduz vb. hastalık taşıma riski ve acı içinde ölmeleri,
  • Trafik kazaları sonucu ölüm ya da sakat kalmalarıdır.”(1).

Başıboş köpeklerin insanlarda neden oldukları sorunlar

  • “İnsanlara saldırmaları veya hastalık bulaştırmaları sonucu yaralanma veya ölüme sebebiyet verme,
  • Özellikle oyun alanlarındaki dışkılarının kist hidatik gibi hastalıkları yaymaları
  • Dışkılarının çevre kirliliğine sebep olması,
  • Trafik kazasına sebep olma ve bunun sonucunda yol açtığı yaralanma, ölüm ya da maddi hasarlar,
  • Özellikle geceleri havlama ve uluma gibi seslerle gürültüye neden olmaları,
  • Isırmaları durumunda kuduz riski nedeniyle yapılan aşılar ve insanların bu sürede iş gücü kaybı,
  • Şehirlerde yaşayan küçük hayvanlara (sincap, kirpi, kedi, kuş vb.) yaşam fırsatı vermemesi veya tamamen yok etmesi,
  • Sokaklarda denetimsiz beslenmeleri sonucu yemek ve mama artıklarının sağlığa uygunluk ve koku sorunlarına yol açması ve fare, haşere gibi hayvanların çoğalmasına sebep olması,
  • İnsanlarda korku nedenli psikolojik etkilere yol açmaları,
  • İnsanlara saldırma riski nedeniyle yabancı ülkelerin vatandaşlarına yaptığı seyahat uyarıları ve sonucunda turist gelmemesi veya turizm imajının zedelenmesidir.”(1).

Köpek saldırısı sonucu ölüm ve yaralanmalar

“Başıboş veya saldırgan eğitilmiş olan köpekler: çiftleşmeye çalışırken, kendi aralarında kavga ederken, kendisi tarafından benimsediği alana girdiği için veya sadece hareket ettiğinden dolayı tehlike olarak gördüğü için içgüdüsel olarak yaya veya bisikletli insanlara saldırıp yaralanma veya ölüme de sebebiyet vermektedir. 2015 verilerine göre, kuduz nedeniyle Türkiye’de yaklaşık 70 milyon dolar harcama yapılmaktadır. Türkiye’de %99’u köpek saldırısı kaynaklı kuduz şüpheli temas (ısırık) sayısında 2015-2018 arası 3 yıllık dönemde 100 bine yakın aşırı artış; 2021 yılında 300 bine ulaşmıştır. 2015 verilerine göre Türkiye’de köpek saldırısı nedeniyle hayatını kaybedenler hariç sadece kuduz nedeniyle yılda 24 insan ölmüştür. 2021 yılında Türkiye’de köpek saldırısından dolayı 300 binden fazla kişi hastaneye başvurmuş ve 25 kişi yaşamını yitirmiştir.  Bu vakalarda çeşitli derecelerde el, kol, bacak kaybı ve doku kayıpları; vücudun yüz, kafa, el kol gibi değişik yerlerinde ısırıklar rapor edilmiştir. Türkiye’de, Mart 2022’den Aralık 2023’e kadarki 10 aylık sürede sokakta başıboş yaşayan köpeklerden kaynaklı ısırılma, kuduz, trafik kazası gibi nedenlerle 92 kişinin öldüğü tahmin edilmektedir. Özellikle çocuklar ve yaşlılar gibi hassas gruplar, köpeklerin saldırılarına daha açıktır. Türkiye’de başıboş köpek saldırısı- kuduz şüpheli temas- nedeniyle hastaneye başvuranların %50’sinden fazlasını 15 yaş altı çocuklar oluşturmaktadır.” (1,4).

Başıboş köpeklerin yol açtığı turizm sorunu

“ABD, Japonya, İsveç, Norveç, Hollanda, İrlanda, İngiltere, Fransa, Finlandiya, Almanya, Çekya, Kanada, Avustralya’nın da aralarında bulunduğu bazı ülkeler, başıboş köpek sorunu bulunan Türkiye’yi ziyaret etmek isteyen vatandaşlarını köpek saldırıları, kuduz ve diğer hayvan kaynaklı hastalıklar konusunda uyarmaktadır. Türkiye, Hindistan, Bangladeş gibi ülkelerin başıboş köpek saldırıları yüzünden önemli sayıda turist kaybettiği tahmin edilmektedir.”(1)

Başıboş köpeklerin insandaki psikolojik etkileri

“Saldırgan veya uysal olmasına rağmen (saldırabileceği olasılığı ve düşüncesiyle) başıboş köpekler insanlarda korkuya neden olabilir. Bu korku, başıboş köpek görünce yolunu değiştirmekten, panik atağa ve kalp krizine kadar çeşitli tepkilerle sonuçlanabilir. Bu tür korkuları olan kişilerde baş dönmesi, bayılma hissi, boğulma hissi, donup kalma, yüksek nabız atış hızı, hızlı ve sığ solunum, terleme, titreme ve kaçmaya çalışma gibi sorunlar gözlemlenebilir. Çocuklarda ise bu belirtiler: köpeğin bulunabileceği yerlerden kaçınmak, dışarıya çıkmakta isteksizlik, köpeklerin varlığından veya (var olma) düşüncelerinden kaynaklanan kaygı veya stres, nefes darlığı, ağlamak, ebeveyne sarılmak, öfke nöbeti geçirmek veya sinirlenmek şeklindedir. Daha önce köpek saldırısına uğrayan kişilerde bu sorunlar daha şiddetli olabilir.”(1).

Sosyal çatışma

Konu özelinde ‘soruna yol açanlar’la ‘sorunu yaşayanlar’ diye kabaca ikiye ayırabileceğimiz iki çıkar grubundan birincisi daha örgütlüdür. İlk grup çatışmada medya içinde ve hukuk mücadelesinde daha baskındırlar. Buna en güzel örnek Güvenli Sokaklar Derneği’nin havrita uygulamasının başına gelenlerdir: “Yaşanan saldırılardan birinin sonucunda hayatını kaybeden 9 yaşındaki Mahra Melin Pınar adlı kız çocuğunun ailesi, başıboş köpek sorununun çözümü için Güvenli Sokaklar Derneğini kurmuştur. Havrita adlı başıboş köpek haritası uygulaması yayımlanmıştır. Sokaklarda yaşayan başıboş köpekleri hedef gösterdiği gerekçesiyle bazı köpek severlerin tepkisini çeken “Havrita (Başıboş Köpek Haritası)” isimli uygulamanın internet sitesine erişim, Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği’nin kararı ile engellenmiştir.”(1).

Köpekleri uzaktan sevmek ve acımanın psiko-patolojisi

Köpeğin insanla ilişkisi, son bulgulara göre 30 bin yıl öncesine (belki çok daha öncesine) dayanıyor. Köpek, insanın ilk evcilleştirdiği hayvan olabilir. Kimilerine göre karşılıklı bir evcilleştirme (simbiyotik-ortak yaşama, ortak çıkar ilişkisi) var. Günümüzde kırsal nüfusun ve kırsal hayvancılığın vb. çok azalmasıyla birlikte insanın köpeğe gereksinim duyma nedenleri farklılaşıyor.

Zengin veya tek nüfuslu hanelerde yaşayan bir azınlık dışında, Türkiye’de köpek, uzaktan seviliyor. Hastalıklı bir sevgi bu. Köpeğin evin içine sokulması yasak. Çocuğumuz istiyor vb. diye bir dönem evimize aldığımız hayvanı birkaç ay sonra, bakması zor geliyor vb. diye barınağa ya da uzaktaki bir kırsal alana bırakıp kaçıyoruz. Sonra da barınaktaki ve sokaktaki hayvanlara acıyoruz. Bu nedenle uzaktan köpek (hayvan) severler, köpeklere (evcil başıboş hayvanlara) çok acıdıkları için onları örgütsüz, tasarımsız, denetimsiz ve kuralsız biçimde (hastalıklı bir sevgiyle) kamuya açık alanlarda ulu orta beslemeye başlıyorlar. Büyük şehirlerde sokak, kaldırım, park ve boş arsa köşeleri ekmek ve yemek artıklarından (onların plastik vb. kap artıklarından), yaş ve kuru mamalardan, kuşlara atılan kilolarca buğday tanesinden geçilmiyor. Biz hekimler, böyle yanlış ve aşırı davranışları hastalıklı buluruz. Zira topluma açık alanlarda kişiye özel davranışlarınız, toplumu rahatsız etmemeli, başkalarının ve belediyelerin onayını almadan yapılmamalıdır. Oysa her gün soframızda etlerini vb. yediğimiz çiftlik hayvanlarına, yani acı çektiğini görmediğimiz diğer besi hayvanlarına acımıyoruz. Çünkü onlar başkaları tarafından çiftliklerde beslenen etler. Onlar sanki hayvan değil. Ne yaman çelişki?

Soruna neden olan sorundan başlamak gerek

Neden bu kadar başıboş köpek var? Çünkü denetimsiz çoğalıyorlar. Pekiyi neden denetimsiz çoğalıyorlar? Çünkü sokak köpekleri tamamen insana bağlı nedenlerle, artık ihtiyaç ya da sevgi fazlası olmuşlardır. İnsanların köpeğe ihtiyacı kalmamıştır. İnsan köpeği aldatmış, onu tarihsel ortak yaşama (koruma, bekçilik etme) nedeni dışında kullanmaya ve onu terk etmeye başlamıştır. Çoğalmanın nedeni köpeklerin insanlar (eski sahipleri vb.) tarafından kırsal alanlara ve sokağa terk edilmeleridir. Terk edilen köpekler, içgüdüsel olarak insanların çevresine geri döner; çöplüklerden ve doğada avlayabildikleri ile beslenmeye, doğal olarak da doğurmaya başlar. Bu arada köpekler içgüdüsel olarak sürüleşmeye gider ve sürü kendi bölgesini belirleyerek başka köpek ve diğer tehlikeli bulduğu yabancı canlılara karşı bölgesini korumaya başlar. Ekolojinin kuralı gereği eğer düşmanları yoksa doğum sayıları ölüm sayılarını geçmeye ve hayvanların nüfusu (popülasyon) artmaya başlar.

“Köpekler, 10 aylıktan itibaren yılda iki ve bazı türlerde 3 veya 4 kere ve her doğumda 4-12 arasında enik dünyaya getirebilir. Bunun sonucunda kısır olmayan bir çift köpek ve yavruları 6 yıl sonunda ortalama olarak 67.000 köpek dünyaya getirebilir.”(1,2).

Çöplükten beslenmek zordur. Bu besin zincirine insan doğrudan ve hatalı biçimde karışmazsa özellikle sokak kedi ve köpeklerinin en önemli besini çöp ve çöplüklerdeki kasap, lokanta ve evsel yemek atıkları ve güçsüz, korumasız diğer (yavru) hayvan ve kuşlardır. Sürü içindeki güç dengeleri sonucu yeterli besini sağlayamayarak güçsüzleşenler, saldırgan olmayan veya yavru olan köpekler hastalanarak ya da türdeşleri tarafından öldürülerek yok olurlar. Düşmanları (diğer insan ve köpekler, hayvan hastalıkları, trafik kazaları, açlık, aşırı soğuk ve sıcak havalar) bu azalmaya önemli katkı verirler.  Böylece sürünün kendine yetecek besin bulabilme döngüsü devam eder ve hayvan nüfusu artmadan ya da biraz azalsa da aynı kalır. Etkin kısırlaştırma yapılırsa, nüfus yavaş yavaş azalma eğilimine girer. Ama…

“Türkiye’de de başıboş hayvanlar için “yakala-kısırlaştır-yerine bırak” yöntemi uygulanmakta ancak artan (neden?) başıboş köpek nüfusunun da etkisiyle kısırlaştırma ve aşılamada yeterli başarı sağlanamamaktadır… Kısırlaştırma ile artan başıboş köpek popülasyonu ile mücadelenin mümkün olmadığı çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir. Bunun sebebi kısırlaştırmanın etkin yapıldığı durumlarda bile, evdeki köpeklerin sokağa atılması ve sokakta sistemden kaçan köpeklerin hızlı üremesidir.”(1).

“Türkiye’de 2004 yılında 650 bin civarında olduğu tahmin edilen başıboş köpek sayısı yıllar içinde artarak 2021 yılında yapılan tahminlere göre 10 milyon olmuştu. Anadolu Ajansı’nın 29.05.2024 tarihli haberine göre 2024 yılında bu sayının 4 milyon olduğu sanılmaktadır. Bu habere göre son beş yılda hayvana çarpma nedeniyle oluşan 3.534 trafik kazasında 55 ölüm ve 5.147 yaralanma olgusu olmuştur. Verilerin kaynağı belirtilmeyen haberde, başıboş köpeklerin çoğalmalarını denetim altına alabilmek için var olan sayının %70’inin kısırlaştırılması gerekirken son beş yılda kısırlaştırılan köpek sayısı ortalamasının yılda 260 bin olduğu belirtilmektedir (2). Başıboş köpek sayısının 2030 yılında 60 milyona ulaşması beklenmektedir.”(1,3).

Bununla birlikte wikiwand sayfasındaki bu verilerin kaynakları çoğu bilimsel değildir ve tamamen medyadaki iktidar sözcülerinin vb. açıklamalarına ve tahminlere dayanmaktadır.

Hastalıklı iyilik toplumsallaşırsa

Ama son yıllarda, giderek üretim çiftliklerinden doğruda alıcıya e-satışlarla sektörleşen hayvan satışları (2022’de evcil hayvan dükkânlarında -petshop- satışı yasaklansa da) ve hayvan mamalarına erişimin ve hazırlanmasının kolaylaşması sonucu: özellikle büyük kentlerde bu doğal nüfus denetimi ortadan kalkmıştır. Bugün her isteyen internet üzerinden köpek sahibi olabilir ve çok sevdiği hayvanını terk edebilir. İstediğinde her yerde sokak hayvanlarını, onların isteğinden de çok miktarlarda ve istediği besin çeşitleriyle besleyebilir; mama kirliliğine katkı verebilir.

Günümüzde herkes soylu ama sorumsuz

Doğrudan demokrasinin geçerli olduğu Antik Yunan’da bir soylu, kentin yönetildiği meclis toplantısında veya senatoda bir karar alırken; kararın kendine, ailesine (savaşa gidecek erkek) çocuklarına ve dolayısıyla toplumuna ne getireceğini ne götüreceğine dikkat ederdi. Günümüz Türkiye’sinde bu sorumluluk, demokratik kitle veya gönüllülük örgütlerine, belediye meclislerine ve TBMM üyelerine devrediliyor.

Yetiştirilme ve eğitim biçimlerimiz nedeniyle toplum çoğunluğumuz: sorumluluk duygusu düşük, yaptıklarının sonuçlarını sorgulamayan; demokrasiyi sadece kendisi için isteyen totaliter bireylerden oluşuyor. Geçenlerde bir parktaki oturma bankının üzerine bırakılmış kahverengi kedi mamasının üzerine oturmaktan dikkatim sayesinde kurtuldum. Bank kahverengi boyalıydı ve yağmur çiselemiyordu.

Hukuksal düzenlemelerin uygulanabilirliği

Bir AB ülkesi olan Yunanistan’da çoğu kırsal ve şehirlerarası yollarda bisiklet sürerken hiçbir köpek saldırısına uğramadım. Köpeği olan çiftçiler ve bahçe sahipleri köpeklerini yüksek baklava örgülü çitlerin arkasında tutuyorlardı. Bir sahipli köpek size saldırırsa ağır tazminat cezaları vardı. Yunanistan’da hiçbir başıboş köpek ve köpek sürüsü görmedim.

Yeni yasa taslağını hazırlayanlar umarım, AB’nin bu konudaki mevzuatını okumuşlar ve yasa yapıcılara aktarabilmişlerdir (5). Türkiye’de Hayvanları Koruma Kanunu’na göre 14 Temmuz 2022’den itibaren evcil hayvan satışları pet shoplarda yapılması yasaklandı, ama hayvan sahiplerine yönelik uygulama var mı bilmiyorum. Olsa da uygulanabilir koşullar ve cezai önlemler şart. Bunun da koşulu çiftlik hayvanlarına aşı yapıldığını belirtmek için yapılan küpeleme ya da AB’de uygulandığı söylendiği gibi sahipli köpeklere sahiplik bilgilerinin bulunduğu bir mikroçip (mini yonga) takmak. Ama yongayı çıkaran veteriner ve veya sahibini cezası ne olacak?

İnsan kendini zararlılardan korur

İnsan da her canlı gibi kendine zarar veren veya verme olasılığı olan canlılardan kendini koruma içgüdüsündedir. Yakın geçmişte bunun en iyi örneklerini deli dana ve kuş gribi salgınlarında gördük. Tüm dünyada ve ülkemizde milyonlarca sığır ve kanatlı kümes hayvanı uyutuldu (ya da itlaf edildi. Nasıl?). Varsayalım, bugün köpeklerden insana bulaşan ve %40-60 arası ölüme neden olan bir köpek gribi salgını (kuş gribinde olduğu gibi) vb. yaşansa: eminim kimse, değil başıboş köpeklerini, sahibi olduğu köpeklerin bile uyutulmalarına ses çıkarmaz.

Sonuç

Yeşil Gazete’de daha önce yazdığım bir yazıdaki Tınaz Titiz alıntısına atfen (6):

Sorunun güçlüğü, elimizdeki sorun çözme araçlarımızın etkinliğinden daha büyükse şu sonuçlar ortaya çıkabilir:

a- Kişi, kesim, kurum veya toplum, karşılaştığı sorunları çözemez; her çözemediği sorun yeni sorunların ortaya çıkmasına yol açar.

b- Sorun çözme araçları yelpazemizdeki etkili araçlar, kullanılamadığı için zayıflar. Bu ise giderek Sorun Çözme Kabiliyetinin zayıflamasına, kullanılan etkisiz araçların ise tahribatının artmasına yol açar. Buradan bir dizi başka sonuç ortaya çıkar. Kısaca kamunun sorun çözme gücüne güven azalır ve herkes sorunu kendi bildiği yol ve yöntemlerle çözmeye yönelir.

Bu nedenlerle: Sokak köpekleri sorununun toplumun her kesimini memnun edecek çözümü için beklenen yasanın yasalaşmasından önce yukarıda sözünü ettiğim risk değerlendirmesini yapmak için:

Bisikletli ve yaya hakları savunucuları, Posta dağıtıcıları ve motosikletli kuryeler; Doğa sporları yapanlar, Sağlık ve güvenlik hizmeti veren gezici çalışanlar; Hayvan koruma savaşçıları, Hayvanbilimciler, Hayvan davranış uzmanları; Hayvan eğiticileri, İletişimciler ve halkla ilişkiler uzmanları; Hukukçular, Çiftçiler; Halk sağlığı alanında çalışanlar, Veterinerler; Kırsal ve kentsel alan planlayıcıları, Öğretmenler ve öğretmen eğitimcileri; Taşımacılık ve ulaşım planlamacıları ve yöneticileri, Sosyal Hizmet uzmanları ve Trafik Güvenliği meslekleri ile ilgili meslek örgütlerinin, derneklerin, sendikalarının ve belediyeler başta olmak üzere ilgili devlet kurumlarının katıldığı bir çalıştay düzenlenmelidir.

Ve pek tabii ki ihtiyaç ve sevgi fazlası evcil hayvanların sokağa terk edilmesini önleyecek önlemler almak; o da olmuyorsa minik gemiciklerle köpeklerin Çin’e ihraç edilmesi seçeneği de unutulmalıdır.

KAYNAKÇA

  1. Başıboş köpek https://www.wikiwand.com/tr/Ba%C5%9F%C4%B1bo%C5%9F_k%C3%B6pek 29.05.2024 tarihli erişim
  2. https://www.caninejournal.com/benefits-of-spaying-and-neutering/#what-are-the-benefits-of-spaying-or-neutering-pets  02.06.2024 tarihli erişim
  3. https://www.aa.com.tr/tr/info/infografik/39596 02.06.2024 tarihli erişim
  4. Türkiye’de başıboş köpek sorunu https://www.wikiwand.com/tr/T%C3%BCrkiye%27de_ba%C5%9F%C4%B1bo%C5%9F_k%C3%B6pek_sorunu 29.05.2024 tarihli erişim
  5. https://www.sozcu.com.tr/tbmm-inceledi-avrupa-sahipsiz-hayvanlara-nasil-cozum-buluyor-wp7781163
  6. https://yesilgazete.org/blog/2013/04/26/tasrada-bir-ekolojist-umur-gursoy/

[1] Bu yazıya Yılancı Hacı Macit, Nevzat Çelik, Fuzuli, Martin Fitzpatrick ve Xavier Bonnefoy, Murray Bookchin, Tınaz Titiz, Ahmet Şenpolat (Hayvanları Koruma Federasyonu-HAYTAP), Türk Veteriner Hekimleri Birliği, Ümit Kartoğlu, Wikipedi-Wikiwand ve Engin Ayça sızmıştır.

[2] Yazımızda kırsal alanlardaki köpekleri de içerdiği ve söz birliği için ‘başıboş köpek’ terimi yeğlenmiştir.

Comments on: "BAŞIBOŞ KÖPEKLER SORUNUNA HALK SAĞLIĞI YÖNÜNDEN EKOLOJİK BİR BAKIŞ[1]" (3)

  1. Gürhan Özcan said:

    Harika bir yazı olmuş Umur

  2. Tahsin Yücel said:

    Yazarın açıklamalarına katılıyorum.

Yorum bırakın